Dünya, Ruanda soykırımının 30’uncu yıl dönümünü kutlarken, yaklaşık 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu’nun katledilmesine yol açan olaylara dair kasvetli bir yansıma yaşanıyor. 1994 yılında 100 gün boyunca ortaya çıkan insanlık tarihindeki bu trajik olay, medeniyetin kırılganlığının ve insanların birbirlerine yapabileceği zulmün derinliğinin çarpıcı bir hatırlatıcısı olmaya devam ediyor. Uluslararası toplumun Holokost’tan sonra ’bir daha asla’ sözüne rağmen, Ruanda soykırımına verilen küresel tepki eylemsizlik ve başarısızlıkla damgalandı ve bu tür vahşetleri önlemede uluslararası mekanizmaların etkinliği hakkında soru işaretleri yarattı. Ruanda soykırımında Batı’nın rolü yoğun inceleme ve eleştiri konusu olmuştur. Eleştirmenlere göre kan dökülmesini durdurmak için müdahale edebilecekken bunu yapmamayı seçen çeşitli ülkeler ve uluslararası kuruluşlara ilgisizlik ve yetersiz tepki suçlamaları yöneltildi. Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame, uluslararası toplumun harekete geçmedeki başarısızlığına yönelik eleştirisini yüksek sesle dile getirerek, küresel siyasette ve insani müdahalede algılanan çifte standardın altını çizdi. Soykırımı takip eden yıllarda Ruanda toplumunu, ekonomisini ve yönetim yapılarını yeniden inşa etme konusunda önemli ilerlemeler kaydetti. Ancak soykırımın izleri hâlâ varlığını sürdürüyor ve geçmişi…
Daha fazla okuBu genel tartışma ilk yanıtlayan siz olun.